Waterfall (şelale) yaklaşımı dendiğinde, projenin tüm gereksinimlerini en baştan tanımlayarak başlayıp tıpkı bir şelale gibi aşağı doğru hızla akarak varacağı noktaya ulaşması aklımıza gelmeli. Waterfall yaklaşımlarında planlama projenin en erken safhasında kesin olarak yapılır ve proje gereksinimlerindeki değişiklikleri yönetmek ve sınırlamak için bir tür değişiklik yönetimi ve denetimi uygulanır.
Bu gereksinimleri baştan onaylamanın temel amacı projenin maliyeti ve programı üzerinde öngörülebilirlik ve belli bir kontrol seviyesine ulaşmaktır. Bu da projenin başlamasından önce ve hemen başında çoğu zaman proje başlatma belgesiyle gereksinimlerinin belirlenmesi ve dengelenmesine dayanır. Projeler bir fazdan diğerine geçişi onaylamak için faz geçişlerine sahip olabilen sıralı fazlara ayrılabilir, Bu mantıkta da tamamlanan bir fazın sonuçları tıpkı bir şelale gibi diğerine akar.
Waterfall yaklaşımının temel handikapı ise proje gereksinimlerini kontrol etmeye, bütçe ve zamanlama maliyet tahminleri dahilinde kalmak için kapsamı yönetmeye çalışmanın, değişikliklere yanıt vermeyen çok katı bir yaklaşıma sebebiyet verebilmesidir. Bu yaklaşım, düşük düzeyde belirsizliğe sahip oldukça öngörülebilir bir ortamdaysanız iyi sonuç verebilir. Ancak bu, kullanıcıların projenin gereksinimlerini önceden tam olarak tanımlamasının zor veya imkansız olduğu çok daha belirsiz ortamlarda iyi sonuç vermez.
Projenin sonundaki son kullanıcı kabul testine kadar müşteri geri bildirimi ve katkıları için çevik yaklaşımlara göre sınırlı fırsatlar bulunur. Çoğu durumda müşteri, tasarım ve test tamamlanana kadar neyin tasarlandığını bile görmez. Projelerin ilerleyen aşamalarına geçildiğinde ise önemli değişiklikler yapmak imkansız olmasa da çok zor olarak nitelendirilebilir. Bu yüzden zaman geçtikçe, öngörülebilir süreçlerden oluşan waterfall yaklaşımının yanı sıra her türden değişikliği olumlu karşılayan, gereksinimlerin değişmesine ayak uydurabilen çevik yaklaşımların kullanımı da arttı.
Proje yönetimi konusunda yön verici kuruluş olan PMI, 2020 yılının sonuna kadar metodolojisinin temelini waterfall yaklaşıma dayandırıyordu. Bu yüzden de PMP sertifikası sınavının tamamı bu yaklaşıma dair sorulardan oluşuyordu. Ancak, sektörün gittiği nokta ve artan ihtiyaç sonucu çevik yaklaşımlara da artık waterfall kadar hatta daha fazla önem vermeye başladılar. Proje yönetimi sınavlarında artık geleneksel yaklaşım kadar çevik yaklaşıma ait sorulara da rastlayabiliyoruz.